SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L İMAN

<< 16 >>

باب: حلاوة الإيمان.

9. ÎMAN’IN TADI

 

حدثنا محمد بن المثنى قال: حدثنا عبد الوهاب الثقفي قال: حدثنا أيوب، عن أبي قلابة، عن أنس، عن النبي صلى الله عليه وسلم قال: (ثلاث من كن فيه وجد حلاوة الإيمان: أن يكون الله ورسوله أحب إليه مما سواهما، وأن يحب المرء لا يحبه إلا لله، وأن يكره أن يعود في الكفر كما يكره أن يقذف في النار).

 

[-16-] Enes r.a. şöyle demiştir: Nebiyy-i Mükerrem sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Kimde üç şey bulunursa halavet-i îmanı tatmış olur.

 

Allah ile Resulullah kendisine başkalarından daha sevgili olmak; bir kimseyi sevmek, fakat yalnız Allah için sevmek; (Allah, onu küfür’den kurtardıktan sonra) yine küfre dönmekten ateşe atılacakmışcasına hoşlanmamak.

 

Tekrar: 21, 6041, 6941

 

Bu hadis farklı sened ile Enes r.a.’den bemzer metin ile 20 noda sayfanın altında 14. bab olarak geçmektedir

 

 

Diğer tahric: Müslim, Tirmizi İman. 

 

AÇIKLAMA:     Îmanın Tadı "İmanın tadı" ifadesi ile Buharî, imanın tadının imanın neticelerinden oldu­ğunu belirtmek istemiştir.  Önceki bölümde  Hz.  Peygamber'i sevmenin imandan olduğunu belirttikten sonra, imanın tadına nasıl varıla­bileceğini ifade etmiştir.

 

"İmanın tadı" ifadesinde tahyîl-i istihare (hayal yoluyla bir benzetme) vardır. Müminin imana olan rağbeti, tatlı bir şeye benzetilmiş ve bu şeyin özelliklerinden olan tat ona izafe edilmiştir. Bu benzetme hasta ve sağlam kişiye de işaret et­mektir. Çünkü safra hastası, balın tadını ekşi olarak algılar. Sağlam kişi ise balın tadını nasıl ise o şekilde algılar. Sıhhat durumu ne ölçüde düşerse balın tadını alma da o ölçüde azalır. Hadisteki bu benzetme, Buharî'nin ispatlamaya çalıştığı imanın artması ve eksilmesini en açık şekilde güçlendiren bir delildir.

 

Şeyh Ebu Muhammed b. Ebu Cemre şöyle demiştir: Hz. Peygamber'in "tad" ke­limesini kullanmasının sebebi şudur; "Görmedin mi Allah nasıl bir misal getirdi: Güzel bir sözü, kökü (yerde) sabit, dallan gökte olan güzel bir ağaca (benzetti)" [İbrahim, 24] ayetinde Allah imanı bir ağaca benzetmiştir. Bu ayette yer alan güzel söz, ihlas kelimesidir. Ağaç, imanın köküdür. Dalları İse emre uymak, ya­saktan kaçınmaktır. Ağacın dalları, müminin önem verdiği hayırlardır. Meyvesi ise taatleri işlemektir. Meyvenin tadı, onun toplanmasıdır. Son sınır meyvenin olgunlaşması olup tadı da bununla ortaya çıkar.

 

Allah ve Resulü'nü Her Şeyden Daha Çok Sevmek

 

Beyzavî şöyle demiştir: Buradaki sevgiden kasıt, aklli selimin tercih etmeyi gerektirdiği şeyi, nefsin arzusuna aykırı olsa bile, tercih etmek şeklindeki akiî sev­gidir. Nitekim hasta, doğası gereği ilaçtan hoşlanmaz, nefret eder. Ancak aklı gereği ilaca meyleder ve onu alır. Kişi, kanun koyucu olan Allah'ın emrettiği ve yasakladığı şeyde kesin olarak dünyada iyilik, ahirette kurtuluş olduğunu bildi­ğinde akıl bu yönü tercih etmeyi gerektirir. Kişi O'nun emrine itaat eder, arzu ve isteklerini O'na tabî kılar. Bundan aklî olarak lezzet duyar. Çünkü aklî lezzet duymak, olgunluk ve iyiliği mahiyeti itibarıyla idrak etmektir. Hz. Peygamber bu duruma "tat" adını vermiştir. Çünkü, somut lezzetlerin en güçlüsü budur.

 

Hadiste yer alan üç özelliğin İmanın olgunlaşma belirtileri sayılmasının se­bebi şudur: Kişi gerçek nimet verenin Allah olduğunu, O'nun dışında ne veren ne de engelleyen bulunduğunu, O'nun dışındakilerin sadece aracı olduğunu, Peygamber'in Rabbin muradını kendisine açıklayan kişi olduğunu anladığında bu durum, bütün varlığıyla O'na yönelmesini gerektirir. Artık O'nun sevdiğinden başkasını sevmez, sevdiği kişiyi de ancak O'nun için sever. Allah'ın vaad ve tehdid ettiği şeylerin tümü kesin gerçektir. Bu kişiye, vaad edilenlerin tümü gerçekleşmiş gibi gelir. Zikir meclislerini cennet bahçeleri, inkarcılığa dönmeyi İse ateşe atılmak gibi görür.

 

Bu hadisin Kur'an'dan şahidi de şu ayettir:

 

"De ki; "Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz (soy ve sopunuz), elinize geçirdiğiniz mallar, durgunluğa uğramasından korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden meskenler size Allah'tan, Resulü'nden ve O'nun yo­lundaki cihaddan daha sevimli ise, o halde Allah'ın emri gelinceye kadar bekle-yedurun. Allah fasiklar topluluğunu hidayete erdirmez.[Tevbe, 24]

 

Hadisten Çıkan Sonuçlar

 

Bu hadis faziletlerle donanmaya, kötülüklerden kurtulmaya işaret etmekte­dir. Hadiste sayılan üç özelliğin ilki faziletlerle donanmayı, sonuncusu da kötü­lüklerden kurtulmayı ifade etmektedir.

 

Allah sevgisi farz ve mendup olmak üzere iki kısımdır.

 

a. Farz olan sevgi, Allah'ın emirlerine uymaya, yasaklarından sakınmaya, kaderine razı olmaya yönlendiren sevgidir. Haram kılınmış bir fiili yapmak veya bir farzı terk etmek suretiyle günah işleyen kişi, kendi arzusunu öne aldığı için Allah sevgisindeki kusuru sebebiyle günah işlemiştir. Kusurlu davranış, kimi za­man da mubahları fazlaca işlemekle olur. Bu, insanın Allah'ın rahmetine çokça güvenerek günah İşlemesine sebep olacak gerektirecek şekilde gafleti doğurur, yahut da gaflet devam ede ede sonunda kişi günaha düşer. Bu ikinci kişi piş­manlıkla günahı terk etme konusunda acele eder. "Zina eden kişi, zina ettiği sırada mümin olarak zina etmez" hadisi buna işaret etmektedir.

 

b. Mendup olan sevgi, kişinin nafilelere devam etmesini ve şüpheli şeyler­den kaçınmasını gerektiren sevgidir. Bu sıfata genel olarak sahip olan kişi çok nadirdir.

 

Peygamber sevgisi de aynı şekilde iki kısımdır. Şunlar da peygamber sevgi­sine dahildir: Emir ve yasakları onun ışığından almak, yalnızca onun yolunu tut­mak, onun koyduğu kurallara rıza göstermek, verdiği hükümden dolayı içinde hiçbir sıkıntı duymamak, cömertlik - başkasmı tercih etme ağırbaşlıhk – alçak gönüllülük ve benzeri sıfatlarda onun ahlakını örnek almak. Kim bu konularda nefsi ile cihad ederse imanın tadını bulur. Müminlerin derecesi bu cihada göre değişir.

 

Şeyh Muhyiddin şöyle demiştir: "Bu büyük bir hadistir, dinin temellerinden biridir. İmanın tadından kasdedilen, ibadetlerden lezzet almak ve din uğruna zorluklara katlanmaktır. Bunu, dünya menfaatlerine tercih etmektir. Kulun Al­lah'ı sevmesi, ona itaat etmek ve ona muhalefeti terk ile gerçekleşir. Peygamber sevgisi de böyledir."

 

Hadiste "herkesten" değil "her şeyden çok sevmek" ifadesi kullanılmıştır. Bu, hem insanları hem diğer varlıkları içeren bir ifadedir.

 

"Kişiyi yalnızca Allah için sevmek" hakkında Yahya b. Muaz şöyle demiştir: "Allah için sevmenin hakikati, sevginin sevilen kişinin iyiliğinden dolayı artma­ması, kötülüğünden dolayı da azalmamasıdır."